17 Eylül 2013 Salı

GİRİŞ

ANADOLU DAĞ KURBAĞALARI

Anadolu’da genellikle 1100 metre rakımdan sonra, bazı dağlarda özel bir kurbağa grubuna rastlanır. “Anadolu dağ kurbağaları” denilen bu kurbağalar, dağ derelerinde, dağlardaki göllerde, gölcüklerde ve ıslak çayırlıklarda yaşarlar. Hepsi Rana cinsinden olan bu kurbağalar, başın yanlarında bulunan kahverengi şeritle (temporal şerit), normal su kurbağalarından kolayca ayrılırlar.

Bugünkü bilgilerimize göre, yurdumuzda dört dağ kurbağası türü yayılış göstermektedir. Bunlar, Uludağ kurbağası (Rana macrocnemis), şeritli kurbağa (Rana camerani), Toros kurbağası (Rana holtzi) ve Tavas kurbağasıdır (Rana tavasensis). İlk iki tür daha geniş yayılışa sahip olup, Anadolu’dan başka Kafkasların bir kısmında da yaşarlar. Toros ve Tavas kurbağaları ise yalnız Anadolu’dan bilinen iki endemik kurbağa türümüzdür.

Uludağ kurbağası, 1885 yılında George Albert BOULENGER tarafından Bursa-Uludağ’dan tanımlanmıştır. Batıda Ödemiş-Bozdağ’dan başlayarak, Anadolu'nun batı, orta, kuzey ve doğusundaki yirmi beş kadar dağdan bilinmektedir. Bu dağlarda 1000 metreden sonra görülmeye başlar ve dikey dağılışı 2250 metreye kadar çıkar.

Şeritli kurbağa, 1886 yılında yine G. A. BOULENGER tarafından, Kafkaslarda bulunup bilim dünyasına tanıtılmıştır. Ülkemizde en iyi bilindiği yer Kayseri-Erciyes dağıdır. Bu tür Anadolu’nun orta, kuzey doğu ve güneydoğu kısımlarındaki yirmi kadar dağda tespit edilmiştir.

Toros kurbağası, 1898 yılında Franz WERNER tarafından bilim dünyasına tanıtılmıştır. Bolkar dağlarındaki Karagöl (2500 m.), Çinigöl (2580m.) ve Eğrigöl (…….m) denilen üç küçük dağ gölünde yaşar.

Tavas kurbağası ise Güneybatı Anadolu’ya özgü endemik bir kurbağa türümüzdür. İlk kez 1969’da Denizli’nin Tavas ilçesine bağlı Kızılcabölük beldesinin Çakıroluk mevkiinde İbrahim BARAN tarafından bulunmuştur. 1986 yılında İbrahim BARAN ve Mehmet K. ATATÜR tarafından, Rana macrocnemis tavasensis adıyla Uludağ kurbağasının alttürü yapılmış, 2003 yılından beri de ayrı bir tür olarak kabul edilmektedir.
                                                           G.A.BOULENGER

                                                                F.WERNER

                                                              İbrahim BARAN

                                                          Mehmet K. ATATÜR
                        Anadolu dağ kurbağalarını tanımlayan bilim adamları

Anadolu dağ kurbağalarının sınıflandırılmasında, geçmişten günümüze süregelen karışıklıklar bulunmaktadır. Özellikle Uludağ kurbağası ve şeritli kurbağa, bazı araştırıcılara göre ayrı türler olmayıp tek bir türün (Rana macrocnemis) alttürleri olarak kabul edilmektedir. Bu dört tür arasındaki farklılıklar, daha çok morfolojik (renk, desen ve bazı vücut ölçümleri) özelliklere dayanmaktadır.


TAVAS KURBAĞASININ KEŞFİ VE GÜNÜMÜZE KADAR GEÇEN SÜREÇ

Tavas kurbağalarını bilim dünyasına tanıtan kişi, Prof. Dr. İbrahim BARAN’dır. 1960’lı yıllarda, Ege Üniversitesi’nde doktora çalışmasına başladığında, tez konusu olarak hocası Prof. Dr. Muhtar BAŞOĞLU tarafından, “Anadolu dağ kurbağaları” verilmiştir. Muhtar BAŞOĞLU, Türkiye’de kurbağa ve sürüngen biliminin (herpetoloji) kurucusu olarak kabul edilir. Anadolu dağ kurbağaları arasında öteden beri karışıklıklar bulunuyor ve tanımlanan üç türün ayrı ayrı türler mi yoksa bir türün alttürleri mi olduğu sorunu vardı. Bu çalışma kapsamında kendisi bilinen yerlerden başka birkaç yeni dağda dağ kurbağalarının yaşadığını tespit etmiştir. Bunlardan biri de Tavas Akdağ’daki Çakıroluk mevkiidir.

                                        Prof. Dr. Muhtar BAŞOĞLU
                         (Mehmet Kutsay ATATÜR arşivi).


İbrahim BARAN, 1670 rakımlı Çakıroluk örneklerini incelediğinde, bunların uzun bacaklı oluşlarıyla Uludağ kurbağasına, açık renkli sırt şeridinin hemen hepsinde bulunuşuyla da şeritli kurbağaya benzediklerini görmüştür. Ancak sırtın koyu renkli ve daha çok lekeler içermesi, sırtın yanlarında bulunan kıvrımların krem renkli olup sırt renginden belirgin olarak fark edilmesi, kulak zarı çapının daha küçük olması gibi özellikleriyle diğer dağ kurbağalarından farklı olduğunu tespit etmiş ve bunları bilinen üç türden birine dâhil etmemiştir (Baran,1969).
Muhtar BAŞOĞLU (solda), İbrahim BARAN (ortada) ve Mehmet Kutsay ATATÜR (sağda) hocalarımız bir sürüngen arazisi molasında (M.K. ATATÜR arşivi.)

1986 yılında İbrahim BARAN ve Ege Üniversitesi’nden Mehmet K. ATATÜR, Anadolu dağ kurbağalarını daha bol örnekle yeniden incelemişlerdir. Bu çalışmada Çakıroluk örneklerini Rana macrocnemis tavasensis adıyla, Uludağ kurbağasının yeni bir alttürü olarak bilim literatürüne kazandırmışlardır (Baran ve Atatür 1986).

Otuz yıl kadar Tavas kurbağaları sadece Çakıroluk mevkiinden bilinmiştir. 2000 yılında Akdeniz Üniversitesinden Mehmet ÖZ ve arkadaşları, yürüttükleri bir TÜBİTAK projesi kapsamında, Antalya-Korkuteli Çayı’nın yukarı kısımlarında dağ kurbağaları bulmuşlar ve bunları Rana macrocnemis tavasensis olarak kabul etmişlerdir. Böylece Tavas kurbağasının yayılışı Çakıroluk’un kuş uçumu 100 km kadar güneydoğusuna, Antalya sınırlarına kadar genişlemiştir (Öz ve ark. 2000).

2003 yılında Veith ve Arkadaşları, Anadolu dağ kurbağalarını jeolojik ve moleküler genetik çalışmalar ışığında yeniden ele almışlardır. Güneybatı Anadolu’da yaşayan ve daha önce Uludağ kurbağasının “tavasensis” alttürü olarak kabul edilen dağ kurbağalarının genetik olarak da Anadolu’daki diğer dağ kurbağalarından farklı olduğunu belirlemişlerdir (Veith ve ark. 2003). Bu çalışmadan sonra Tavas kurbağası tür düzeyine (Rana tavasensis) yükseltilmiştir.

Bu arada “tavasensis” adı Tavaslı, Tavas’ta yaşayan anlamına geliyor. Bilim adamları yeni bir tür ( ya da geniş anlamda takson) bulduklarında ona diledikleri adı vermekte serbesttirler. Bazen türün bir özelliğini, bazen sevdikleri bir bilim adamının ismini bazen de türün ilk keşfedildiği yerin adını (tavasensis, honazensis, birecikensis gibi) türe ad olarak seçerler. Bu ad, Tavas kurbağalarının Tavaslı olduğunu Denizli’nin doğal zenginliklerinden biri olduğunu bütün dünyaya ilan etmektedir.

DIŞ GÖRÜNÜM (MORFOLOJİK) ÖZELLİKLERİ

Tavas kurbağasının dorsalden (sırttan) görünümü.



Tavas kurbağasının ventralden (karın taraf) görünümü.







YAŞADIĞI DOĞAL ORTAM:


BESLENME


Tavas kurbağalarının beslenme biyolojileriyle ilgili yapılmış herhangi bir çalışma yoktur. Ancak ülkemizdeki diğer dağ kurbağalarından olan Uludağ kurbağasıyla ilgili Mermer ve Ayaz (2009)’ın Uludağ’da yaptığı çalışmanın verileri bu konuda aydınlatıcı olacaktır. Adı geçen araştırıcılar, Uludağ’da yaşayan 117 dağ kurbağası bireyinin besin içeriklerini araştırmışlardır. Çalışma sonunda, çeşitli hayvan gruplarına ait 350 farklı av teşhis edilmiştir. Bu avların üyesi oldukları hayvan grupları ve besin içeriğinde bulunma yüzdeleri şöyledir:

Hayvan grubu Besin içeriğinde bulunma yüzdesi
Sucul kurtlar (Oligochaeta) %0,3
Salyangozlar (Gastropoda) %0,3
Örümcekler (Aranea) %6,3
Böcekler (Insecta) %90,5
Kırkayaklar (Diplopoda) %0,3
Çiyanlar (Chilopoda) %1,4
Kurbağalar (Amphibia) %1,1

Tablodan da anlaşılacağı gibi, dağ kurbağalarının besinlerinin büyük bir kısmını (%90,5) çeşitli böcekler oluşturmaktadır. Aynı araştırmacıların bir diğer tespiti de bu avların sadece %19,8’i sucul türlerden oluşmakta, bu da dağ kurbağalarının ağırlıklı olarak karasal avlarla beslendiğini ortaya koymaktadır. Yani ergin ve genç bireyler su kenarındaki çayırlık gibi uygun ortamlara gidip avlarını yakalamaktadır.

Kurbağa larvaları (iribaşlar) ise su içinde yaşarlar ve su yosunu gibi çeşitli bitkisel planktonlarla beslenirler. Yıldız (2010)’ın dağ kurbağalarımızdan Toros kurbağası larvaları üzerinde yaptığı gözlemlere göre, larvaların ağırlıklı olarak sucul bitkilerle beslendiği ancak ölmüş erginleri, suya atılan et (tavuk) parçalarını hatta gelişmelerinin bazı safhalarında diğer larvaları da yediklerini tespit etmiştir. Bazı hayvan türlerinde görülen bu hemcinslerini yeme olayına yamyamlık (kannibalizm) denir. Araştırıcı bu durumu, yüksek dağlarda karların geç erimesinden dolayı larvaların gelişip büyümesi için kısıtlı zaman aralığı olduğuna ve bu yüzden zengin protein içeriğine sahip olan hayvansal besinlere de ihtiyaç duyduklarına bağlamıştır.

DOĞAL DÜŞMANLARI
A) PREDATÖRLERİ:


B)PARAZİTLERİ:
Pamukkale Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Serdar DÜŞEN tarafından yayınlanan bu makalede,Tavas kurbağasında 3 parazit helmint türü tespit edilmiştir. Bunlar;

1-Trematoda’dan Haplometra cylindracea (Zeder, 1800) Looss, 1899,
2-Nematoda’dan Cosmocerca ornata (Dujardin, 1845)
3-Acanthocephala’dan Acanthocephalus ranae (Schrank, 1788)'dir.

Bu makaleyi aşağıdaki linkte bulabilirsiniz:
https://dergipark.org.tr/download/article-file/134497

ÜREME VE HAYAT DEVRİ


YAYILIŞI:


Tavas kurbağasının bilimsel olarak tespit edildiği (kırmızı) ve Tavas kurbağası olduğunu düşündüğümüz (sarı) yerler. 1-Çakıroluk Mevkii (Kızılcabölük Mahallesi-Tavas/Denizli) 2- Taşkesiği, Sülekler köyleri ve Alibeli mevkii (Korkuteli-Antalya). 3- Girdev Gölü (Fethiye-Muğla). 4-Atlıdere Mevkii Muğla 5-Honaz dağı 6-Kefe yaylası (Yatağan Mahallesi-Serinhisar/Denizli). 7-Akçakese ve Küçükyayla mevkileri (İnceler Mahallesi-Bozkurt/Denizli).
A-Tespit Edildiği Yerler:

1-Tavas Kızılcabölük Çakıroluk Mevki: Tavas kurbağasının tip lokalitesidir. Halen türün en iyi bilindiği ve üzerinde en çok bilimsel çalışma yapıldığı populasyondur.

2-Taşkesiği Köyü, Sülekler Köyü ve Alibeli Mevkii (Korkuteli-Antalya):
Tavas kurbağasının keşfinden otuz bir yıl sonra (2000 yılında), Akdeniz Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mehmet ÖZ ve arkadaşları, Tavas kurbağasının yaşadığı yeni yerler kaydetmişlerdir. “Batı Torosların Herpetofaunası” adlı TÜBİTAK projesi kapsamında, Antalya-Korkuteli’nde bulunan Sülekler Köyü, Taşkesiği Köyü ve Alibeli Geçidi’nde dağ kurbağaları bulmuşlardır. Korkuteli Çayı’nın yukarı kısımlarında olan bu yerler, Burdur il sınırına yakındır ve Tavas-Çakıroluk’tan kuş uçumu yaklaşık km. güneydoğudadır. Araştırıcılar, birbirine benzer bu üç yerde akarsu kenarından toplam 16 (7 erkek, 9 dişi) örnek yakalamışlardır. Ayrıca dağ kurbağalarıyla aynı ortamda, ova kurbağası (Rana ridibunda) ve su yılanı (Natrix tessellata) türlerini de görmüşlerdir. Bunlardan su yılanının dağ kurbağalarının doğal düşmanı olduğunu söyleyebiliriz. Bu örneklerin on birinde açık renkli sırt şeridi bulunurken, beşinde ise olmadığını tespit etmişlerdir. İnceledikleri diğer vücut ölçümleri ve oranları doğrultusunda, bu örnekleri Rana macrocnemis tavasensis olarak kabul etmişlerdir. Böylece Tavas kurbağasının yayılış alanı, İç-batı Anadolu’dan, Batı Akdeniz’e kadar genişlemiştir. Yalnız bu kayıt iucnredlist.org’da yoktur.

3-Girdev Gölü (Elmalı-Fethiye arası): Fethiye- Elmalı sınırına yakın olup Fethiye sınırları içinde yaklaşık 1800 m rakımlı bir dağ gölüdür. Alman herpetolog Michael FRANZEN ve arkadaşları tarafından, Girdev gölü dağ kurbağaları, Rana tavasensis türünden sayılmıştır. Bu kayıt 2008 yılında yayınlanan, aşağıdaki linkteki kitapta yer almıştır.

https://www.nhbs.com/die-amphibien-und-reptilien-der-sudwest-turkei-book

4-Atlıdere Mevkii-Muğla: Tuğba Ergül KALAYCI, doktora çalışması kapsamında, Girdev gölünün 30 km kadar kuzeydoğusunda, Muğla ili sınırları içinde dağ kurbağaları bulmuş ve bunları bir yayınla Tavas kurbağasına dahil etmiştir. Bu yayın aşağıdaki linktedir.

https://dergipark.org.tr/download/article-file/480242

5- Honaz Dağı: 2017 Temmuzunda doğa fotoğrafçısı Rasim ÇETİNER Beyle birlikte Honaz dağının zirvesine yakın doğu eteğinde, yaklaşık 2170 metrede sulak bir alanda dağ kurbağası bulup görüntüledik. Bu kurbağa da Tavas kurbağasının bütün dış görünüm özelliklerine sahipti. Bu lokalite Çakıroluk mevkiine en yakın dağ kurbağası yaşam alanıdır. Aradaki uzaklık kuş uçumu 20 km kadardır. Bu örneğin fotoğrafı aşağıdaki linkte var.

http://www.turkherptil.org/gozlemDetay.asp?UyeId=364&BilgiId=22801

6- Kefe Yaylası (Yatağan Kasabası-Serinhisar):
Kefe Yaylası, Serinhisar’ın Yatağan Kasabası ile Honaz’ın Yukarıkaraçay Köyü arasında yer alan, ortalama 1360 m rakımlı bir yayladır. Honaz Dağı’nın doğusunda bulunur. Çevresi karaçam ormanlarıyla kaplı Kefe Yaylası, son yıllarda yöre insanı tarafından yayla turizmi açısından rağbet gören bir yerdir. Bu yayladan doğan kaynak suları, Aşağıkaraçay ve Aydınlar köyünden gelen derelerle birleşerek Dereçiftlik köyü civarında Çürüksu Çayına karışır.

Denizlili bir doğa fotoğrafçısı olan avukat Mehmet KARABABA arkadaşımız, 2011 yazında Kefe Yaylası’nda bir dağ kurbağası görüntülemiştir. Yavru olduğu anlaşılan bu kurbağa, koyu kahverengi şakak bandı, açık renkli sırt şeridi, belirgin renkli dorsolateral kıvrımlarıyla ve az çok simetrik görünen sırt lekeleriyle Tavas kurbağası özellikleri taşımaktadır. Üstelik Kefe yaylası, Tavas Çakıroluk’tan kuş uçumu 30 km doğuda olup Çakıroluk'a oldukça yakındır..
Bu fotoğrafı aşağıdaki linkte bulabilirsiniz.
http://www.turkherptil.org/gozlemDetay.asp?UyeId=519&BilgiId=10172

7- Akçakese ve Küçükyayla mevkileri (İnceler Mahallesi-Bozkurt/DENİZLİ): Burası benim de tip lokalitem:) 2010 yazında memleketimde dağ kurbağaları bulup görüntüledim. Bunun öyküsü, "Acaba Bizim Dağda Dağ Kurbağası Var mıdır?" başlığı altında aşağıda yer alıyor.

BULUNABİLECEĞİ DİĞER YERLER:
Öncelikle Çakıroluk’un da üzerinde bulunduğu Akdağ ve onun batısında uzantı şeklinde devam eden Babadağ’daki derelerde yaşıyor olabilir. Bu dağların özellikle kuzey kısımlarında, bol sulu ve zengin bitki örtüsüne sahip dereler vardır. Yine Cankurtaran mevkiinde, Honaz Dağı’nın kuzeyinden ve doğusundan doğan derelerde, Aşağıkaraçay, Sapaca derelerinde yaşaması mümkündür. Daha doğuda, Emirçayı’nın iki kolunda (Bu kollardan biri Burdur-Yeşilova- Düdenköy’den; diğeri Acıpayam Yeşilyuva Kasabası’ndan doğar.) yaşıyor olabilir. Bu sayılan akarsuların hepsi Çakıroluk’un da içinde bulunduğu Çürüksu havzasına dâhildir.

Tavas kurbağasının ilk keşfedildiği Çakıroluk ile oldukça güneyinde kalan Korkuteli Çayı ve Girdev gölü arasında yaklaşık … km.lik bir boşluk bulunmaktadır. Bu alanda Burdur ilinin batı yarısı ile Denizli’nin Acıpayam, Çameli, Beyağaç ilçeleri kalmaktadır.
Daha zayıf bir ihtimal olarak, Büyük Menderes’in kuzeyinde kalan dağlık alanlarda da bulunabilir. Buldan, Güney civarındaki dağlarda, Çökelez, Beşparmak dağında, daha doğudaki Çivril-Akdağ’da yaşıyor olabilir.



DOSEV (Denizli Doğa Sevenler Derneği) üyeleri tarafından Çivril-Akdağ Tokalı Kanyon'da görüntülenmiş bir dağ kurbağası. Tavas kurbağası olması kuvvetle muhtemel.




Son bir bilgi olarak, Afyonkarahisar civarındaki dağlarda yaşayan dağ kurbağaları ile Tavas kurbağası arasında benzer özellikler bulunmaktadır. Baran ve Afşar Buna dikkat çekmişlerdir. Aşağıda afyon Tınaztepe deresinde görüntülediğimiz dağ kurbağaları var. Bu dere Kumalar dağında olup Çakıroluk'tan 180 km kuzeydoğudadır. Açık renkli sırt şeritleri, sırt renginden belirgin olarak farklı renkteki dorsolateral kıvrımlarıyla Tavas kurbağalarını andırıyorlar.
Tınaztepe deresi dağ kurbağası örnekleri (Tınaztepe Kasabası-Sinanpaşa/Afyonkarahisar).


ACABA BİZİM DAĞDA DAĞ KURBAĞASI VAR MIDIR?

Öğrencilik yıllarımdan beri merak ettiğim bir konuydu bu. İbrahim BARAN hocamız, Tavas Akdağ’da yeni bir dağ kurbağası populasyonu bulmuş ve bunu “Rana tavasensis” olarak isimlendirmişti. Zirvesi 1850 metre olan bizim dağ da Tavas-Çakıroluk’taki gibi karaçamlarla kaplıydı ve birkaç yerinde daimi su kaynakları vardı. Üstelik aradaki mesafe kuş uçumu 40 km kadardı.
Bu merakı gidermek 2010 yazında mümkün oldu. Güzel bir ağustos öğleden sonrası, yeğenim Mahmut’la beraber dağ kurbağası peşine düştük. Hedef, dağdaki Akçakese mevkiiydi. Akçakese’nin ortalama yükseltisi 1000 metre civarıydı. Üstelik bizim dağın zirvelerinden doğan bir dere Akçakese’ye kadar iniyor ve köylülerimiz bu suyla sebze, meyve yetiştiriyordu. Yani dağ kurbağaları için ideal bir ortamdı.


Yaralanmış ayağıyla bizim Mahmut (Tavas kurbağaları ona çok şey borçlu:)).

Ayağımızda sandaletlerle dağ kurbağası peşinde.


Mahmut’la bol çakıllı dere boyunca yürümeye başladık. Küçük birikintilerde rastladığımız birkaç kurbağa ova kurbağasıydı. Nihayet bahçeleri geçip ormanlık alana girdik. Bu kısımda dere oldukça dardı. Sık sık erozyon nedeniyle devrilmiş karaçamlarla karşılaşıyorduk. Ova kurbağaları bulmaya devam ediyorduk. Ansızın, kenardaki çimenlerin arasında, şakağında koyu kahverengi bant olan yavru bir dağ kurbağası gördük. Tarifsiz bir keyif. Derken bir daha, bir daha… Böylece tam altı yavru dağ kurbağası bulup görüntüledik.
İlk gördüğümüz yavru kurbağalardan biri.

Derenin zorlu şartlarına umursamadan ilerliyorduk. Bir ara Mahmut devrik bir çamın üstünden atlarken dala takılıp dizini yaraladı. Böylece geziye son verdik. Çektiğim yavru kurbağa fotoğraflarını bir doğa fotoğrafı paylaşım sitesine (TREKNATURE) yükledim. Ege Üniversitesi’nden Prof. Dr. Bayram GÖÇMEN hocamız, bunların Tavas kurbağasının bütün dış görünüm özelliklerini taşıdıklarını ancak ergin görmeden kesin bir karara varılamayacağını yazdı.

                                                 Prof. Dr. Bayram GÖÇMEN 
                              (Gerçek bir doğa severdi. Ruhu şad olsun hocamızın...)


Yaklaşık bir ay sonra Ramazan Bayramı nedeniyle tekrar memleketteydim. Bu sefer ergin kurbağa görüntülemek için Mahmut’la beraber dağın yolunu tuttuk. Şimdiki hedefimiz aynı derenin daha yukarısında bulunan Küçükyayla mevkiiydi. Burası etrafı karaçamlarla çevrili ve yazın birkaç ailenin göçtüğü, yaklaşık 1400 rakımlı bir yayla idi. Önce yayladaki iki küçük gölü inceledik. Ancak gölü çevreleyen kamışlar o kadar yoğundu ki suyu bile göremedik. Biraz daha ilerleyip yaylanın üst tarafındaki ormanlık alandan inen dereye ulaştık. Mahmut etraftaki olgunlaşmış böğürtlenleri yerken ben de dere boyu yürümeye başladım. Su oldukça azdı. Küçük havuzlara korkuyla zıplayanlar hep ova kurbağasıydı. Bazı havuzlarda iri, sucul bir kınkanatlı olan dalıcı böcekler (Dytiscus marginalis) yüzüyordu. Ve o an… Şırıltılarla akan suyun doldurduğu, küçük bir havuzun sağ kenarında, taşlar arasına gizlenmeye çalışan ergin bir dağ kurbağası. Tuğlamsı kahverengi güzel bir sırt rengi, açık sırt şeridi, belirgin renkli dorsolateral kıvrımlarıyla karşımda duruyordu. Elime aldığımda “guruldama” diyebileceğim tatlı sesler çıkardı. 
                                                      Küçükyayla'daki ergin kurbağa.

Bu sefer tamamdı. Erginin fotoğraflarını paylaşınca, Bayram hocam bunların Tavaslı olduğunu ilan etti.
En son 2011 Eylülünde bir vesileyle (bizim kasabadan Bekir dayımızın, dağ suyuyla yetişmiş organik fasulyelerinden toplamak için) Akçakese’ye gittik. Ben fırsattan istifade hemen dağ kurbağalarını bulduğum dereye yöneldim. Bu son gezide, birkaç ergin dağ kurbağası bulup görüntüledim. Bunlar da Tavas kurbağasının bütün dış görünüş özelliklerine sahiptiler.
Sonuç olarak belirtmeliyim ki bu örnekler bilimsel olarak incelenmiş değil. Aynı fotoları, Türkiye’ye de defalarca gelmiş olan Alman herpetolog Michael FRANZEN’e bir maille gönderip görüşünü sordum. FRANZEN, bu örneklerin Tavas kurbağasına çok benzediklerini, ancak bunun kesin olarak ispatı için ya moleküler-genetik çalışmaya ya da bol örnek ve karşılaştırma materyali kullanarak, ayrıntılı morfolojik verilere (kulak zarı çapı, arka bacak uzunluğu vb.) ihtiyaç olduğunu belirtti. Bu cevabın orijinali aşağıdadır.

                                                             Dr. Michael FRANZEN
                                                               
Dear Ömer,

thanks for your message. Indeed, the species on your photos seems to be  Rana tavasensis, judging from the relatively acute snout and the  prominent light dorsal stripe. Regarding these characters, the Tavas  frog appears to be very similar to the brown frogs living in eastern  Turkey, e.g. around lake Van or near Kars. However, at present a  reliable determination of this species seems to be only possible by a  genetic analysis or probably also by making a comprehensive statistical  analysis of some morphological parameters, e.g. tympanum diameter and  length of hind leg. But this is a very hard work and you need to have a  lot of frogs for comparison, perfectly from several different localities... Kind regards and greetings from Germany!
Michael  --  Michael Franzen
Zoologische Staatssammlung München Sektion Herpetologie Münchhausenstraße 21 81247 München




Tavas kurbağası için TURKHERPTİL olarak hazırladığımız e-afişler.
Türkçe:
http://www.turkherptil.org/MenuDetay.asp?MenuId=27&altMenuId=109

İngilizce:
http://www.turkherptil.org/MenuDetay.asp?MenuId=29&altMenuId=134



TAVAS KURBAĞASINI TEHDİT EDEN FAKTÖRLER

1- Karaçam Ormanlarının Kesilmesi ve Orman Yangınları:







2- Tarım ve Hayvancılık Faaliyetleri:

Tavas kurbağasını tehdit eden faktörlerden belki de en önemlisi, tarım ve hayvancılık faaliyetleridir. Çakıroluk dışında diğer dört yerde az ya da çok sulu tarım yapılmaktadır.

3- Yayla Turizmi, Piknik vb. Faaliyetler:

4- Bilimsel Çalışmalar:
Tavas kurbağalarını tehdit eden unsurlardan biri de bilimsel çalışmalardır. Özellikle taksonomik çalışmalarda, bir sonuca varabilmek için populasyondan bol örnek toplamak gerekmektedir. Elde ne kadar çok örnek olursa dış görünüm, renk-desen, vücut ölçümleri ve oranları bakımından daha çok veri elde edilmekte ve sağlıklı bir sonuca varmak kolay olmaktadır.

Dağ kurbağaları yüksek dağlarda yaşadıklarından ve araştırma için her zaman gidip gelmek mümkün olmadığından, bilim adamlarımız eskiden beri bol örnek toplayıp bunları alkol içinde muhafaza ederek gerektiğinde inceleme yoluna gitmişlerdir. Yine mide içeriği incelenerek beslenme biyolojilerini ortaya koyma, histolojik ve genetik çalışmalar veya iç parazitlerini belirleme çalışmalarında kurbağa örneklerinin öldürülmesi kaçınılmazdır. Bilimsel çalışma için toplanmış ve kayıtlara geçmiş Tavas kurbağası örnek sayılarını aşağıdaki tabloda bulabilirsiniz.

Bilimsel Çalışma Toplandığı yer Erkek sayısı Dişi sayısı Juvenil sayısı Toplam
Baran, 1969
Öz ve ark., 2000
Afşar, 2006
Şahin, 2007
Franzen ve ark. 2008
Düşen ve ark.
Düşen ve 2010
Düşen 2012


Tabloda da görüldüğü üzere bilimsel çalışmalar için bugüne kadar toplam …Tavas kurbağası toplanmıştır. Dar bir alanda yayılış gösteren, tahmini çift sayısı … ün altında olan ve azalma eğilimindeki Tavas kurbağası için bu sayı önemli bir darbe demektir. Endemik bir tür olduğu için bilimsel çalışmalar açısından popüler diyebileceğimiz Tavas kurbağasının, bundan sonra da yerli ve yabancı bilim adamlarının araştırmalarına konu olacağı kuşkusuzdur.





Bu konuda bir öneride bulunmak gerekirse klasik taksonomik çalışmalarda kullanılan bol örnek toplama yönteminden vazgeçilmeli, ölçüm yapmak gerekiyorsa kurbağalar yakalanıp ölçümleri alındıktan sonra tekrar doğal ortamlarına bırakılmalıdır. Son yıllarda bunu başarıyla uygulayan bilim adamlarımız vardır.

5- Tür Kaçakçılığı:
Doğal varlıklarımız için önemli bir tehlike de tür kaçakçılığıdır. Özellikle ekonomik değeri olan ya da çok nadir bulunan bitki ve hayvanlarımız, çeşitli yollarla yurt dışına kaçırılmakta; işin içine para girince, yerli işbirlikçiler de bu suça ortak olmaktadır. Geçmişte kardelen, ters lale, siklamen, bombus arıları, Hopa engereği, apollo kelebeği hatta geyik böceği gibi canlılarımız, yasal ya da yasadışı yollarla yurt dışına götürülmüş ve bunlardan bazıları doğada yok olma noktasına gelmiştir. Henüz Tavas kurbağası için böyle bir duyum ya da basına konu olmuş bir haber yoktur ama tür kaçakçılığını, bu endemik ve nadir kurbağamız için de potansiyel bir tehdit olarak sayabiliriz.

Tür kaçakçılığıyla ilgili şüpheli bir durumla karşılaşıldığında, kolluk kuvvetlerimize haber vermek en doğrusudur. Özellikle Jandarma Çevre Koruma Timleri, her türlü çevre suçlarını incelemek ve müdahale etmek için kurulmuştur.


TAVAS KURBAĞASI HAKKINDA YAPILMIŞ BİLİMSEL ÇALIŞMALAR:

1- Baran, İ. 1969. Anadolu Dağ Kurbağaları Üzerinde Sistematik Araştırma. EGE Üniversitesi Fen Fakültesi İlmi Raporlar Serisi No: 80. 78 sayfa, Bornova-İzmir.

2-

İbrahim BARAN ve Mehmet K. ATATÜR’ün 1986 yılında yaptıkları bu yayında, Anadolu dağ kurbağalarına ait genel bir değerlendirme yapılmış ve Tavas -Akdağ’daki dağ kurbağası populasyonu “Rana macrocnemis tavasensis” adıyla, Uludağ kurbağasının alttürü yapılmıştır.
https://brill.com/view/journals/amre/7/2/article-p115_2.xml


3-
Funda ŞAHİN tarafından hazırlanmış olan bu yüksek lisans tezinde, İzmir Ödemiş Bozdağ dağ kurbağalarıyla Tavas kurbağaları karşılaştırmalı olarak incelenmiştir.Bu tezi aşağıdaki linkte bulabilirsiniz.
https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp



4-
Birgül AFŞAR tarafından 2007'de hazırlanan bu doktora tezinde, Anadolu dağ kurbağaları, ağırlıklı olarak kan biyokimyalarına göre incelenmiştir. Bunlar arasında Tavas kurbağaları da vardır. Bu tezi aşağıdaki linkte bulabilirsiniz.
https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp


BİLİMSEL KİTAPLARDA TAVAS KURBAĞASI


Merhum Prof. Dr. Muhtar BAŞOĞLU, Necla ÖZETİ ve İrfan YILMAZ hocalarımızın 1994 yılında yayınlanan Türkiye Amfibileri kitabında, Tavas kurbağasının yer aldığı metin. O yıllarda Tavas kurbağaları henüz Rana macrocnemis’in alttürü kabul ediliyordu.
            
                              Popüler Dergilerde Tavas Kurbağası
1- Bayram GÖÇMEN hocamızın Bilim Teknik Dergisinde yayınlanan Tavas kurbağası tanıtım yazısı.(Mart 2013 TÜBİTAK Bilim ve Teknik -Doğa: Fauna
İki Sayfa (82 & 83)






Tavaslı "Zıplar Efe" :))

Tavas Zeybeği'ni aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz. (Yüreğine sağlık Tevfik SOYUÇOK efem...)



Tavas kurbağası, ustası Özay GÖNLÜM'ün yolunda ilerlemektedir:))

Bu türküyü  ve öyküsünü ustasından dinlemek için aşağıdaki linki kullanabilirsiniz.




KAYNAKLAR:

Baran, İ. 1969. Anadolu Dağ Kurbağaları Üzerinde Sistematik Araştırma. EGE Üniversitesi Fen Fakültesi İlmi Raporlar Serisi No: 80. 78 sayfa, Bornova-İzmir.


Baran, İ., Atatür, M. K. 1986. A taxonomical survey of mountain frogs of Anatolia. Amphibia-Reptilia, 7: 115-133